14 Mayıs 2012 Pazartesi

Hasret-i Nirân...























Hasret-i Nirân…

Yakışmaz takvimlere dert karası sensizlik.
Her yanımda bir melâl her yanım kimsesizlik.

Tebessüme muhtaçken çizgileri yüzümün,
Rengi hep kan kızılı can artığı güzümün…

Tutsak ettim gölgemi Kaf dağının ardına.
Yoksun diye yalnızlık otağ kurdu yurduma.

Gönül denen hanenin evveli hep külden mi?
Sinemdeki yaralar dikenden mi gülden mi?

Sen ki; ömür bahçemi abâd eden bengisu,
Sen ki; âmâ kalbimin bir ömürlük uykusu,

Baktığım her nokta da eşiğine düşerken.
Tek bir tebessümünle binlerce yıl yaşarken…

Hiçbir hançer acıtmaz beni hasretin kadar,
Bilirim her firâkın sonunda vuslat da var.

Sabır ki; bu demlerde bir engerek zehridir.
Yüreğim aşk yurdunun en harabe şehridir.

Hasretini ruhuma bırakırken asûman…
Yükselir canevimden sen kokulu bir duman.

Gönlümün sarayını kuşatırken uğrular.
Ruhumu hançerliyor ah nakışlı ağrılar…

İlmeği hep yokluğun geçirirken boynuma.
Dahil oldum her gece yalnızlık oyununa…

Ne ben geceden memnun ne gece benden mesut
Utanma! al kalbimi bir kere elinde tut…

Tut ki; anla bir şair nasıl kalpsiz yaşarmış.
Senle dolu ömrünü sensizlik nasıl sarmış.

Anla ki, yokluğuna nasıl yazılır şiir.
Anla ki, her nefesi nasıl da sana dair.

Anladığın yerde sus yaşlar dökme gözünden,
Dayanamam üzülme sakın benim yüzümden…

Ben hep sensiz yaşadım sensiz ölmekmiş kader.
Üzülme ruhum sana hakkını helal eder…

YusuF Mescioğlu
Ondörtmayısikibinoniki