14 Ekim 2013 Pazartesi

Bir Kardelen Rüyası / O Gün...





























Bir Kardelen Rüyası / O Gün…

O gün; tenha bir sızı düşmüştü gökyüzüne,
O gün; firkât bulaştı şairin gündüzüne…

O gün; gözyaşlarımı mahrem saydı aynalar.
O gün; senli sözlerden yine caydı aynalar…

O gün; sustu hanende, kâtipler kalem kırdı.
O gün; kalbimin yükü kâinattan ağırdı.

O gün; uzak çöllerde yine cân verdi mecnûn…
O gün; boyun büktü vâv, sustu elif, küstü nûn…

O gün; efkâr ülfeti ağırlarken gönülde
O gün; uhdesi kaldı bülbülün kızıl gülde…

O gün; ruhuma hicrân düşürünce gölgeler.
O gün; ah kitabını baştan yazdı bilgeler…

O gün; fakir bir çocuk bayramları özledi.
O gün; dilsiz bir acı yollarını gözledi...

O gün; hasret yurduma hüznü sultan ettiler. 
O gün; ülfeti vurup aşka bühtân ettiler...

O gün; hoyrat bir gölge yollarına düşünce,
O gün; ince sızılar sükûta dönüşünce…

O gün; rüzgâr sessizce nazlanırken yaprağa,
O gün; bahtsız bir adam düşüverdi toprağa…

O gün; eski bir câmi avlusunda beklerken,
O gün; varlıktan yok’a usulca emeklerken…

Ne sen bende bir yara ne ben sende bahardım.
Kapattım gözlerimi sonsuz diyara vardım…

YusuF Mescioğlu…

Ondörtekimikibinonüç.

9 Ağustos 2013 Cuma

Mevsimdeki Gözyaşları...

















Mevsimdeki Gözyaşları…

Sessizce yürüdüğün sokaklarda ızdırap,
Rüzgârların bağrında elvan elvan kokun var. 
Şu efkârlı ömrümde cân harap cânan harap,
Çabuk git gözlerini gözlerimden sakın yâr…

Dikkat et kirpiklerin değmesin bulutlara,
Kan düşer ardın sıra masmavi umutlara,
Hasretinden her gece kararan hudutlara,
Aklına düşer isem melûl melûl bakın yâr…

Dua et kurtulayım bu sessiz işkenceden,
Damla damla sen sızar sustuğum her heceden,
Gün gelir sıkılırsan küf kokulu geceden,
Ruhumu al, boynuna bir süs gibi takın yâr…

Ömrümü yokluğunla vuruyor şimdi zaman,
Dar geliyor kalbime şu koskoca asûman,
Bir sabah şehrindeki kumrular sustuğu an,
Anla ki; zevâlimin saatleri yakın yâr…

Gözlerinden uzakta sensiz can veriyorken,
Duyarsın başucumda hep seni soruyorken,
Ben yokluğunu bile bir hayra yoruyorken,
Düşürme gözlerinden gözyaşını, sakın! yâr…

Çağır mazide kalan mutluluk mevsimimi,
Söyleme kimselere bilmesinler ismimi,
Giderken sende kalan mütebessim resmimi,
Hicrânımla bir olup tenhalarda yakın yâr…

YusuF Mescioğlu
Dokuzağustosikibinonüç.




2 Ağustos 2013 Cuma

Ruha Düşen Çileler III...
















Ruha Düşen Çileler III…


Zaman gam damlatırken sensizlik kandiline,
Ah ki; sükût inmekte takvimlerin diline…

İstemem hekimleri gülüşünden ver bana,
Öteden duyduğum ses yolculuk var der bana…

Ben ki; kalabalıklar ortasında yalnızım.
Bir dileklik ömrü var kaymaktadır yıldızım.

İstemem mutluluğu, efkârından der bana.
Sensiz sıla bildiğim toprak bile dar bana…

Yıllardır hasretime şahit olan sokaklar,
Kimsesiz cenazemde sensiz saf tutacaklar.

Hicrân dolu yıllardan bir kefen biç, sar bana.
Yokluğunun yurdunda hüküm sürmek ar bana…

Kalbinin eşiğinde ağlarken çocukluğum…
Sanma ki fark edilir bu dünyada yokluğum.

Korkarım, vuslat bile bir garip diyâr bana,
Yoksun diye gökyüzü ezelden ağyâr bana…

Yürüdüğüm yollardan gölgemi söke söke
Gideceğim, bu aşka gözyaşı döke döke…

Saatlerin vurduğu her an son bahar bana…
Ne bir haber gönderdi ne gel dedi yâr bana,

Vefâyı arayanlar takvimlere bakarken.
Hasret denen cellâdım beni ipe takarken…

Anladım bundan sonra bir tek ölüm var bana,
Gözlerinden ötesi yıllardır mezar bana…


YusuF Mescioğlu

İkiağustosikibinonüç.

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Dem...

















Dem…

O demde yıldırımlar davacıdır buluttan,
O demde süvâriler çıkıp gelir huduttan…

Nicedir böyle endâm görmedi mahzun şehir,
Şimdi her sokak sensin her köşe sana dair.

Yürürsün, adımların yalnızlığı inletir.
Susarsın, tüm kâinat bana seni dinletir.

Ölüm tebessüm eder geçtiğin sokaklarda,
Sensizlik sancılanır nakelâm dudaklarda…

O demde tenhaların kalbine güler hüzün.
O demde tan yerini nûra gark eder yüzün…

Sabreylerim, susarım, ruhum yanarken serde.
Hoş bir rayihâ kalır göz vurduğun her yerde…

Yıldızlar birer birer gülümserken geceye,
Aşığın kalbi düşer en melâli heceye…

Kâğıt yanar, susar dil, ansızın kurur kalem.
Gözlerin yüreğimde her nefes başka âlem…

O demde ellerini tutan ruhlar kavrulur.
O demde hayat solar cân kenara savrulur.

Gökyüzü seni dinler hu çekerken dervişler.
Zaman gönül ufkuna yeni bir çerâğ işler…

Hayat hala tenha da yakarken sensiz beni,
Neyleyim dizlerinde can vermeyen bedeni…

Ya çağır menzil’ine ya sustur yüreğimi.
Özledim o şehirde bekleyen durağımı…

YusuF Mescioğlu

Onaltıhaziranikibinonüç

21 Temmuz 2013 Pazar

Bir Kardelen Rüyası...






















Bir kardelen rüyası…

Bir kardelen misali her kışı bahar bilip,
Gözlerine son defa baktı ve gitti ölüm.  

Yüreğimin şehrinde yokluğunu ar bilip, 
Umudu yakasına taktı ve gitti ölüm.  

Ayrılma otağından bir ömür burada kal
Diyerek, yollarımı yaktı ve gitti ölüm.   

Soluksuz bekledim de kirpiğinde pür melâl,
Sessizce yanağından aktı ve gitti ölüm…

Şu derbeder gönlümün tahtına kurulmuşken,
Gözlerini görünce kalktı ve gitti ölüm.

Yüreğim gözlerinle kırk yerden vurulmuşken,
Yetmedi, çakmağını çaktı ve gitti ölüm…

Gönlüne râm olunca tutuştu gökte mehtap,
Aşkın son kalesini yıktı ve gitti ölüm.

Tükenirken sayfalar mühürlendi son kitap,
Kapıdan iki büklüm çıktı ve gitti ölüm…

YusuF Mescioğlu…

Yirmimayısikibinonüç. 

7 Nisan 2013 Pazar

Sırr-ı Belâ...



















Sırr-ı Belâ…

Sen, yağmur kokarsın geceleri buram buram,
Ben, her şafak vaktinde biraz hüzün biraz gam…

Senin şehrinde güneş sabaha mihmân olur.
Benim şehrimde gece hasrete yeksan olur…

Bu şehri kurtar benden yakmak üzre feryâdım.
Sükûtumda bir tufan yürürken adım adım…

Ruhumun gözyaşına düşen fermandır ölüm.
Bilmezsin, yokluğunda şah-ı zamandır ölüm…

Dost bildiğim gölgeler kaçıyor şimdi benden.
Ruhum çıkmak üzere bu emanet bedenden…

Hangi kuş kanat kırdı gökler neden kırmızı,
Yoksa sen mi vuruldun bir ses ver peri kızı…

Haber sal sabâ ile sükût etsin kâinat.
Unuttu seni diyen ehl-i gareze inat…

Unutmazsın bilirim ehl-i vefâ idin sen.
Yokluğun varken bile câna safâ idin sen…

Sabır; dare çekilen yiğitlerin yanında,
Sükût efkâr büyütür mazlumların kanında…

Öncesi kül olanın ötesi ateş midir?
Gönlümdeki bu ışık yüzün mü? Güneş midir?

Kaç asır oldu bilmem yokluğun var olalı,
Sensiz kalan her zerre bana diyâr olalı…

Ölmek için bir sebep ararken bende hüzün.
Ruhumda mutluluk var bu garip tende hüzün…

Ömrümün sermayesi bir efsûnlu an imiş. 
Şu dünya dedikleri süslü bir yalan imiş...

Gelip geçti bir Yusuf dua edin ruhuna,
Hâk mağfiret buyursun onun da günahına...

YusuF Mescioğlu
Altınisanikibinonüç

24 Ocak 2013 Perşembe

Ruha Düşen Çileler II...























Ruha Düşen Çileler II…

Leylinde girdim yine benim bildiğim bağa,
Söyle, pusu küser mi başı engin bir dağa…
Gün gelir usanır mı yatağından nehirler.
Sen gittin terk eyledi beni bütün şehirler…
Duydum ki; alevlerin kucağında büyüyen,
Sessizce kanatlanıp Kaf Dağında uyuyan…
Semender, küle dönmüş bahtı karardı diye,
Aynalar taş kesilmiş benzin sarardı diye…

Dertten derde dolaştım sevdan ile binevâ,
Kalbimdeki yangına sunmadın tek bir devâ…
Bekledim bir ilmeğin düğümünde muzdarip,
Yazık ki; şu ömrümde cân garip, canân garip…
Fukara hayallerin beşiği oldu gönlüm.
Bir aşkın son sabahı sararıp soldu gönlüm…
Sessizlik takvimlerin sırtına ağır geldi.
Şu virân hayatıma bir başka çığır geldi…

Çığır ki; bir nakkaşın fırçasından döküldü.
Uykusuz gözlerimden uykularım söküldü…
Tenhadaki gölgeler kuytularda sızınca
Felek benim ömrüme sensizliği yazınca…
Son sevda baharında hüzün açtı lalezâr,
Bir ney’in ah sesinden duyuldu son ahûzâr
Ve sen bir çift göz ile sunulan şarab-ı Aşk.
Bense hasret şehrinin mihmânı harab-ı Aşk…

Sensizlik doldururken senle dolu yüreği
Kırıldı saatlerin pas tutmuş zembereği…
Son kez seslendim sana boşluğa düştü sesim.
O an mahzun kalbimden çekildi son nefesim…
Hasret eşiğe çöktü ağladı ardım sıra,
Ve böylece kapandı sevda denilen yara…
Senin kalbine sükûn ömrüne bahar düştü.
Benim ruhuma sükût bahtıma mezar düştü…

YusuF Mescioğlu
Yirmidörtocakikibinoniki.