10 Aralık 2012 Pazartesi

Z/amansız Şiir II...
























Z/amansız Şiir II

Çığlık çığlık bir sükût birikiyor içimde,
Aklımda anıların ürkek ayak sesleri…
Ya bir akşam ertesi ya gecenin üçünde,
Ruhuma çekiyorum sen kokan nefesleri…

Ayaklarım kan-revan yüreğim sabra mahkûm,
Tebessüm boynu bükük geliyor peşim sıra.
Canevimde büyürken çölde kuruyan zakkum,
Dikenlerin bağrında açıyor dinmez yara…

Şimdi sen, uykularda hülyalara dalarken,
Ben her gece bir başka kâbusla uyanırım.
Geçip giden saatler seni benden çalarken,
Döktüğüm gözyaşından sebepsiz utanırım.

Aynalar neden şehlâ bakıyor gözlerime,
Nerde kaldı kervanlar, kuyular neden derin.
Sanki bütün gökyüzü akıyor gözlerime,
Ben mi üşüyorum yâr, hayat mı böyle serin…

Alev ki; bir aşığın yüreğinde büyüyen
Şirpençe bir yarayı sabırla yakmasıdır.
Kâbuslarla uyanıp, hayalinle uyuyan
Cânı darağacına sessizce takmasıdır…

Unut gitsin adımı, unuttum bende çoktan.
Sorana o bir rüya, o bir hayalmiş derim.
Olurda bir gün gönül kurtulursa bu yoktan,
Emaneti bırakıp dünyayı terk ederim…

YusuF Mescioğlu
Onaralıkikibinoniki.

6 Aralık 2012 Perşembe

Z/amansız Şiir...























Z/amansız Şiir…

Hangi aynaya baksam gözlerin baktı bana,
Hasrete esir düştüm gülmek yasaktı bana…

Gün oldu avunmanın attığı yerde kaldım.
Gün oldu geceleri sensiz koynuma aldım…

Yürüdüm şafağa dek karanlığı dinleyip.
Kâh türküden gam alıp kâh şiirle inleyip,

Attığım her adımla uzaklaştım şehirden,
Hasretin tadı kaldı dimağımda, zehirden…

Gittin; günlere hicran bulaştı ardın sıra,
Sükûtum gökyüzüne ulaştı ardın sıra…

Gittin; karanlıklara mahkûm oldu gölgeler.
Gittin de ışığından mahrum oldu gölgeler…

Efkâr benim harcımdı mutluluk senin payın,
Yüzü yüzüne döndü her gece dolunayın…

Bilmezdin bende hüzün asırlara denk düştü,
Yokluğunla gönlüme nemli bir ahenk düştü…

Zaman soylu yaralar işlerken takvimlere,
Sensizlik hangi renktir bulaşır mevsimlere…

Bak işte nice hüznün nağmesi oldu dünyam.
Eksilen her nefeste sararıp soldu dünyam…

Bu şehir şimdi sensiz eksilen yanlarıyla,
Kuyulara benzeyen küflü zindanlarıyla,

Mahzun, sessiz ve sakin beklerken kıyameti,
Şairler hançerliyor her gece ihaneti…

Söz bitti acı kaldı dilimde sana dair.
Her şey aşktan ibaret ve gerisi vesair…

Şimdi bir kabre mihmân olmaya gidiyorum.
Ebede dek sükûtta kalmaya gidiyorum…

YusuF Mescioğlu
Beşaralıkikibinoniki.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Bu Akşam...























Bu Akşam…

Rüzgârın dağıttığı simsiyah saçlarına,
Sonbaharın kokusu sinmiş yine bu akşam.
Yıldızlara bir gül de gitmesin güçlerine,
Hepsi bir bir yüzüne inmiş yine bu akşam…

Zaman; mağrur sultanı kurumuş dehlizlerin.
Nicedir gam çekmekte goncası filizlerin.
Öfkesinden kabarıp köpüren denizlerin
İsyanı, gözlerinde dinmiş yine bu akşam…

Sessizlik tenhalarda büyütürken hasreti,
Gözyaşım gözlerime gönlümün ihaneti,
Firkât kokan şehirde yalnızlığın sureti
Gölgelerin sırtına binmiş yine bu akşam…

Virâneler yurdunu adım adım gezerken,
Bana deli dediler yaşamaktan bezerken,
Dumanlı gözlerimle yüzlerini süzerken,
Aynalara duyduğum kinmiş yine bu akşam.

Gece ki; siyahını zülfünden almış gibi,
Gece ki; bir derûni efkâra dalmış gibi,
Yeryüzü yokluğunla yokluğa kalmış gibi,
Yalnızlık sığındığım in’miş yine bu akşam…

Gölgemin kollarından tutarken kaldırımlar.
Her adımı sessizce yutarken kaldırımlar.
Çehremi karanlığa atarken kaldırımlar.
Beni bana döndüren sen’miş yine bu akşam…

YusuF Mescioğlu
Beşekimikibinonbir.



10 Ekim 2012 Çarşamba

Gedâ...




















Gedâ…

Neyzen sır üflerken ney’e her nefes,
Kalbimin aklına düştü gözlerin.
Biterken dünyaya duyduğum heves,
Ötelerden gelen düş’tü gözlerin…

Sırrında kayboldum bakışlarının,
Beni içten içe yakışlarının.
Ömrüme vurduğun nakışlarının,
Dikişsiz tuttuğu yaş’tı gözlerin…

Bir nefes vuslata aşina oldum.
Bir nefes sarardım, bir nefes soldum.
Bir nefes tükenip boşluğa doldum.
Cân evimden akan yaştı gözlerin…

Her zerrem tutuşup yandı narına,
Yine firâk düştü ömrün kârına,
Özlem bulaşırken ah-ü zarıma,
Ömür sofrasında aş’tı gözlerin…

Sensiz karanlıktır aynanın yüzü,
Kör eder mumları bir nefes izi,
Ruhuma batarken sensizim sözü,
Mekân mevhumunu aştı gözlerin…

Bana hep ızdırap veriyor diye,
Güzeli çirkine yeriyor diye,
Aşk’ınla arama giriyor diye,
Nefsime attığım taş’tı gözlerin.

Bir ömür bekledim Yâr eşiğinde,
Sükûtu sınadım cân beşiğinde,
Ecel şerbetini aşk kaşığında,
İçerken, ruhumdan taştı gözlerin…
Aşkınla dumanlı baştı gözlerin…

YusuF Mescioğlu
Oneylülikibinoniki.

* Gedâ ( Dilenci ) 

7 Ekim 2012 Pazar

Tenha Ağıtlar / Ağladım...




















Tenha Ağıtlar / Ağladım…

Dertli türkülerin en ayazında,
Sensiz hayallere aktım ağladım.
Hüznün baharında sevda yazında,
Hasrete türküler yaktım ağladım…

Bilsen ne sitemler düştü dilime,
Bülbül küsüp gitti gonca gülüme,
Özlem silahını alıp elime,
Kalbime bir kurşun sıktım ağladım…

Ne yaptımsa sensiz yüzü gülmeyen,
Çağırsam ardımca koşup gelmeyen,
Avunmak bilmeyen susmak bilmeyen,
Bu hırçın gönlüme baktım ağladım…

Seni senden bilip aşk sandım diye,
Verdiğin her söze aldandım diye,
Kanlı gözyaşıma sen bandım diye,
Ben benim hatrımı yıktım ağladım.

Geceler sessizdir şimdi burada,
Ruhum sancılanır hoş bir yarada,
Gönlümden gönlüne bakıp, arada
Hüznün mihrâbına çıktım ağladım.

Ne kaçıp kurtuldum ne geldin geri,
Söyle neydi sence aşkın ederi,
Terk edip gittiğin o günden beri,
Bensiz aynalardan bıktım ağladım.

Köle düştü ömrüm sen kafesinde,
Ben varken, sen oldum her nefesimde,
Sensiz saatlerin hasret sesinde,
Ben benim canımı sıktım ağladım.
Senden kalan beni yaktım ağladım…

YusuF Mescioğlu
Altıekimikibinoniki.

5 Ekim 2012 Cuma

Tenha Ağıtlar




















Tenha Ağıtlar…

Zaman, tenha ağıtlar dağıtırken her sabah
Benimde cân kâseme senli bir keder düşer.
Mürekkepsiz bir kalem fermanı yazınca, ah
Ötelerden ömrüme sensiz bir kader düşer…

Bilirim sükût sabrı gerektirir bu dem de,
Benimse âmâ bakar aynalara gözlerim.
Güllere eyvah eden o efsûnlu matem de,
Bülbül olamasam da dikenleri özlerim…

Yalnızlık; çöllerimde beslerken zakkumları
Acılar yüreğimde mihmân olur her nefes,
Pervaneler harlarken titrek yanan mumları,
Ne bir feryâd duyulur ne eyvah nede bir ses…

Topla hadi, geride ne varsa dünden kalan.
Bana verdiğin umut bende kalmasın sakın.
Bir yalnızlık gecesi beni saracak olan.
O sımsıcak kolların saatleri çok yakın…

Ardım sıra cümleler bırakıp gideceğim.
Adımlarım sessizce yakacak sokakları.
Tutuşan her köşeye kendimi iteceğim.
Buz tutacak sevdanın ağrıyan şakakları…

Bak işte şimdi yağmur kokuyor gecelerim.
Yine sensiz bir vakit ve son ezan okundu.
Selâm sana ey sükût elveda hecelerim.
Maverâdan bir sızı ta ruhuma dokundu…

YusuF Mescioğlu
Dörtekimikibinoniki

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Ömürlük Şiir / Yalnızlık...





























Ömürlük Şiir / Yalnızlık…

Yaşamak bahçesinde gam sarayı benimdir.
Efkârlı çizgilerin mahzeni bedenimdir.

Yılların eskittiği yüzümdeki tebessüm,
Vefasızlara inat ömrümdeki tek süsüm.

Her biri ayrı keder yüzümdeki izlerin,
Hüznü kıyıya vurur dalgasız denizlerin.

Kuruyan bir dehlizin en dibinde ben varım.
Bir yarım kahra çalar hüzün giyer bir yarım.

Efkâr rengi bulutlar gökyüzümü sararken,
Birkaç damla gözyaşı kirpiğimi tararken…

Sebepsiz düğümlenir boğazımda hıçkırık.
Yıllardır bu yürekte cân kırık canan kırık…

Çektiğim cevr-ü cefa elbet alın yazımdır.
Kalbimin ahh edişi ne isyan ne nazımdır…

Ben ki sükût giyinip derde boyun bükmüşüm.
Anladım yalnızlığın sırtına da yükmüşüm…

Gözlerim gülümserken dertlerin en hasına,
Çekip gitmek vaktidir yokluğun tenhasına…

Ne bir telaş olmalı ne sebepsiz bir ağrı,
Ruhumda hissettiğim ötelerden bir çağrı…

Artık ne efkârım var kalbimde ne de elem.
Vuslatın fermanını yazdı görünmez kalem…

Şimdi teneşirdeyim biraz sonra mezarda.
Ruhum sükûn bulacak özlediğim diyarda…

YusuF Mescioğlu
Beşağustosikibinoniki.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Ömürlük Şiir / Yangın...




















Ömürlük şiir / Yangın…

Alır mı bu yangınla şu garip mezar beni,
Ne el bana hak verdi ne anladı yâr beni.

Devasız yaralardan damlayan bir kan idim.
Yurdunda köle düşen bir garip sultan idim…

Hangi zindana baksam içinde hep ben vardım.
Kah paslı bir pranga kah yaşlı bir duvardım.

Aynalar ülkesinde karışınca sırlara,
Ömrümü mesken ettim sevdakâr nasırlara…

Bu koskoca şehirde sanki bir ben yalnızım.
Kuytular kadar tenha, tenha kadar ıssızım.

Nicedir hep yalnızlık düşer benim payıma,
İnkisar mihmân olur gönlümün sarayına…

Canevimde firâkın mihrabını taşırken,
Her gece hasretiyle soluksuz savaşırken…

Gözlerim yaş dolar da alır yürür bir hüzün.
Efsûnlu bir suretin esiri olur yüzüm…

Ne gündüze darılır ne geceye küserim.
Diyemem tek kelime katre katre susarım…

Buz kokan iklimlerden ruhum ateşe düşer.
Esef etme ey kalbim sevda ateşte pişer.

Sen sus ki; feryadını duymasın ağyâr olan.
Duymasın sende hüzün elde bahtiyar olan…

Bilmesin takvimlerin duvarda solduğunu,
Bilmesin kahra mahkûm hüzne râm olduğunu…

Sen kimsesiz toprakta sükûtunla yatarken,
Sevdanın ülkesinde güneş sensiz batarken,

Bilse de artık vefa gösteremez kalbine,
Elinde bir demet gül gelir belki kabrine…

YusuF Mescioğlu
Üçağustosikibinoniki.