27 Aralık 2009 Pazar

Serzeniş...



Serzeniş…

Ben dolu bir rüyanın sabahına uyanıp,
Kanayan feryadımı bulutlardan duy gülüm.
Titreyen her nağmeyi benden bir nevâ sanıp,
Sükûtu yalnızlığın eşiğine koy gülüm…

Unuttuğun her anın ötesinde ben varken,
Hangi kurşun sökecek yüreğimden adını.
Gözlerim gözlerinde hep sonbahar yaşarken,
Nasıl aldın be gülüm ellerden muradını…

Bu son sevda baharı, bahçemde yusufcuklar.
Bilmem kaç nefes daha soluklanır yüreğim.
Senin hüznünü duysun bensiz kalan ufuklar,
Ben şimdi ufuklarda sensizlik bekçisiyim…

Yusuf MESCİOĞLU
25.12.2009

25 Aralık 2009 Cuma

Leyla ile Mecnun...





















Leyla İle Mecnun...

L eyla’nın gözlerinde Mecnun oldu yaşamak.
E ski bir kitabeden çöl düştü aynalara.
Y usufkâr bir sevdada Mecnunla sınandı aşk.
L eyla hüzne susarken rengi kanar çöllerin.
A şk sabır bahçesinde açmasıdır güllerin…

~~~~~~~~~~~~~§§§§§~~~~~~~~~~~~~
~~~~~~~~~~~~~§§§§§~~~~~~~~~~~~~

M ecnun’un gözlerinde Leyla’ya büründü aşk.
E n masum kelâmlarla nirân kıldı ömrünü,
C emre düşen çöllerde Mecnun’la süründü aşk.
N azenin bir ömürde Kays Mecnun’a dönünce,
U sulca terk eyledi Leyla tendeki canı,
N evbahar ikliminde sonsuz bir yarındı aşk…

Yusuf MESCİOĞLU
25.12.2009

16 Aralık 2009 Çarşamba

Son Celse...



Son Celse…

Şimdi kırgın baksa da gözlerime ayrılık,
Ben yine hayalini yüreğimde büyüttüm.
Kalmadın yüreğimde geçip gittin bir anlık.
Boyun büktüm sessizce, unutmayı unuttum…

Uyandığım her sabah bir zemheri anıdır.
Âmâ bir hıçkırıkla dökülür gözyaşlarım,
Gözlerin sükûtumun en isyankâr yanıdır.
Münzevi bir çığlıkta tutuşur bakışlarım…

Sen hep aynı hecesin ömür nakaratımda,
Her faslı sana ait bu hicazkâr bestenin.
Vuslatını beklerken yokluğunun katında,
Firâktan yana verdin hükmünü son celsenin…

Sana ağır gelir yâr, dokunma hecelere.
Son sözün günahını bırak ruhum taşısın,
Boş yere sitem etme günahsız gecelere,
Sen her gece şairin terk edilen naaşısın…

Şimdi gamsız bir eylül yaşatırım ruhumda,
Hangi hazan seninse al götür gözlerimden,
Bir sabah yine hüzün yeşerirken ufkumda,
Ansızın koşar ruhum mahşerin izlerinden…
Ansızın düşer yüzüm günahsız gözlerinden…

Yusuf MESCİOĞLU
16.12.2009

9 Aralık 2009 Çarşamba

Güz Sancısı...



Bir nisan akşamında tutuklandı gözlerim,
Efsunlu bir yürekten iki kelam söz aldım.
Hicranlı bir ömürde bulununca izlerim.
İlkbaharı bırakıp, içime bir güz aldım…

Her zerresi tutuşup, ateş oldu içime.
Kar beyaz derdi düştü, yüreğimden saçıma.
Katlimin son fermanı, verilirken suçuma,
Tebessümü bırakıp, iki yaşlı göz aldım…

Diyemedim; suçum yok, ben köleydim o sultan.
Diyemedim; ben değil oydu beni unutan.
Bir aşkın ırmağını damla damla kurutan.
Ateşli bir ah ile, bir ömürlük köz aldım…

Ne çabuk geçti zaman, farkına varamadım.
Yüreğimden ömrüme o sırrı veremedim.
Çırpındım, çabaladım lütfuna eremedim.
Aslından, suretime kederli bir yüz aldım…

Tükendim nefes nefes bir sevda yokuşunda.
Tutuştum gözlerinin bana her bakışında.
İsmin yazacak gülüm, mezarımın başında.
Gidiyorum, yanıma üç metre bir bez aldım…

Yusuf MESCİOĞLU
30.01.2009

5 Aralık 2009 Cumartesi

Bülbül...


Bülbül…

Olur mu? Böyle bülbül, hani ahdine vefa,
Ne olurdu bağımdan geçip gitsen bir defa.
Şakısaydın bir gülün dallarında yeniden.
Sakınırdım seni ben, güllerin dikeninden…

Şimdi viran bir bağın yasını tutuyorum.
Seni kim küstürmüştü bazen unutuyorum.
Bir veda nağmesini çok gördün kızıl güle
Seninde kısmetin bu, çile bülbülüm, çile.

Hangi rüzgâr taşır ki, o hırçın figanını,
Hangi gül kabul etti, son bulmaz hicranını.
Söyle hangi gül ile kavil edip söyleştin,
Bilmezsin belki ama bu yarayı sen deştin…

Senden başka kim bilir gülün intizarını,
Sanadır ıslaklığı, kibirin ve güzelin…
Bir figan et de dindir, gülün ıstırabını,
Varsın kanlara batsın, buğday rengi tüylerin…

Bağımdan bir kerecik geçip gitseydin eğer,
Bir lahza hafiflerdi, kanayan goncalarım.
Bir diken vur kalbine, bir güle rengini ver.
Öl ki; sultanı sen ol, sevda topraklarımın.

Kızıl gülün dalında bulununca izlerin,
Seni bir suçlu gibi kafeslere koydular.
Sen böyle feryat figan yas tutmaya devam et.
Şairi şiirinden, gülü senden aldılar…

Yusuf MESCİOĞLU

4 Aralık 2009 Cuma


RUHA DÜŞEN ÇİLELER

Gönül bağım sarardı, erken geldi sonbahar.
Bahçemdeki bülbülün payına figan düştü.
Bir acı yaşadım ki yağan yağmurlar kadar.
Ruhumun kasesine zehr-i baldıran düştü...

Yağmalandı her yanım acılar meclisinde,
Çığlığımı kaybettim sessizliğin sesinde,
Ömürler sebil oldu, yılların çeşmesinde,
Benimde bardağıma bir acı yalan düştü...

Gözyaşımla yoğurdum acıların harcını,
Sahiplendim hasretin başa bela tacını,
Tek tek yolmak istedim beyazlanan saçımı,
Simsiyah gözlerime sanki bir duman düştü...

Boş gezen hülyalara, sebil oldu gençliğim.
Bir acı zehirmiş yudum yudum içtiğim.
Gündüz masallarında hasretini biçtiğim.
Ruhumun gergefine kanlı bir akşam düştü...

Uykular hicran oldu, gecenin son deminde,
Her şeyimi kaybettim bir veda bestesinde,
Bir rüya yaşadım ki gerçeğin ötesinde,
En güzel baharlarım, gözümde üryan düştü...

Vuslatın arzusuyla, söylenirken şarkılar.
Yalnızlığın sancısı gönlüme pusu kurar.
Ne gitmek çare olur, ne kaçmak, nede firar.
Ayağımın dibine aşılmaz umman düştü...

Herkes baharı yaşar bense kara kışları,
Bana acıyıp bakar ölümün bakışları.
Bir sabır ağacım var acıdır yemişleri,
Meyvesiz dallarıma deli bir tufan düştü...

Şimdi karanlıklarda koyu bir gölgeyim ben.
Şimdi mecnun misali garip bir çöldeyim ben.
İşte halim böyledir daha ne söyleyim ben.
Ruhumun yollarına, garip bir kervan düştü...

Bu bir hesap kervanı, bu bir sonun şiiri,
Bense bu son şiirin en sonuncu şairi,
Geçmişin hesabıyla düşlüyorken ahiri,
Doğacak şafağıma, kopkoyu bir kan düştü...

Gözlerime değmekte kan rengi hatıralar.
Verilen bu hesapta, han düştü, hancı düştü…
Bedenimden ruhuma işliyorken yaralar.
Son nefes karşısında ömrüm yabancı düştü...

Yusuf MESCİOĞLU