19 Aralık 2010 Pazar

Ben/siz/liğim...



Ben/siz/liğim…

İplik iplik bir hüzün birikir gözlerimde,
Kör geceler boyunca bir zehri yudumlarım.

Benden gayrı her şeyde bir beni özlerim de,
Sessizliğin şehrinde duyulur adımlarım…

Gönlüne Leyla düşen Mecnun gibi bahtiyar,
Yusuf’u ağırlayan zindan kadar mesudum.

Yâr bildiğim yaranın suretimde aslı var,
Ferhat gibi dağları delmek değil umudum…

Umudum; bir yüreğin tenhasına gizlenip,
Göğüs germek sessizce melalin oklarına…

Bazen de yâr olana gözyaşıyla nazlanıp,
Sebepsiz ah çektirmek alev dudaklarına…

Sükûta düştüğünde kalbinde sükûn bulup,
Fırtınalar yurdunda gönlünü kollamaktır.

Düştüğü her kederi kendi ruhuma alıp,
Gönlüne sezdirmeden, neşeyi yollamaktır…

Umudum; eflâlime lokman edip gülümü,
Ebedi bir sevdanın vuslatına ermektir.

Kurşunlayıp gönlüne korku veren ölümü,
Ruhumu onun için azrail’e vermektir.

Gözlerinin değdiği tenhada âbâd olup,
Körlüğü kör eylemek aynaların yüzünde,

İsyankâr yüreğine kuytu bir liman bulup,
Demirlemek ömrünü, ömrümün denizinde…

Umudum; çeşmelerden akıtıp bengisuyu,
Hasret çeken ruhuma vuslatını sunmaktır.

Nefes nefes koyarak gözlerime uykuyu,
Ömrü ömrüm olanın, ömrüne uyanmaktır…

Yusuf MESCİOĞLU
19.12.2010

15 Aralık 2010 Çarşamba

Vakt-i Sükût...



Vakt-i Sükût…

Sır deyip attılar seni ömrüme,
Kârine istedim, sükût dediler.
Yirmidokuz harfi verdim emrine,
Boyun bük sessizce, unut dediler.

Tahayyül şehrinde filizlendi gül.
Her nefes yeniden alevlendi kül.
Feryadı bırakıp iç çekti bülbül.
Sükût, nisyanına kanıt dediler…

Yanarım, sevmeyi bildim bileli.
Köleyim, bir güle güldüm güleli.
Yareme değdikçe zamanın eli,
Giryeni gönlüne akıt dediler…

Hasreti gönlüme mihmân eyledim.
Ağyara katlimi ferman eyledim.
Derdimi derdime derman eyledim.
Sustuğum her an’a ağıt dediler.

Pürtelaş bir yangın vardı zamanda,
Yolcuydum hancısı olduğum handa,
Sessizce toprağa düştüğün anda,
Ruhunu göklere dağıt dediler…
Bu aşkı ruhundan damıt dediler…

Yusuf Mescioğlu
14.12.2010

28 Ekim 2010 Perşembe

Sensizliğe Göç Etmek II...



Sensizliğe Göç Etmek II…

Şehir sanki isyankâr bir rüyadan uyanmış.
En güzel hayalleri yağmalamış uğrular,
Gençliğim gözlerinin siyahına boyanmış.
Çehreni görmek için yalan olmuş doğrular.
Söyle, şair ne yapsın sükût varsa kaderde,
Bilmedim mutluluk ne, tebessüm şimdi nerde…

Martılar, denizinden uzakta uyanıyor.
Sensiz doğan her sabah ayrılığa gebedir.
Bir adın kaldı bende ilmek ilmek kanıyor.
Geceler viran şimdi, gündüzler harabedir.
Söyle, şair ne yapsın hüzün varsa kaderde,
Bir hançer yarası var düştüğüm her kederde…

Aşk; gönül ağrısıdır takvimlerin ardında,
Saatler gözlerimin melâlinden utanır.
Bir beni vurdular ah gözlerinin yurdunda,
Hasretin yüreğimin kıyısında uyanır.
Söyle, şair ne yapsın hasret varsa kaderde,
Kahrıma ram olur aşk tutuştuğum her yerde…

Gitmeli bir gurbete gölgelerin peşinden,
Sessizce terk etmeli bu şehri sensizliğe,
Gözlerim utanırken gözlerimin yaşından.
Kahrolur şimdi ruhum sendeki bensizliğe.
Söyle, şair ne yapsın hicran varsa kaderde,
Muhtacım şimdi sensiz nisyan denen namerde…

Unutmak saatlerin sustuğu anda başlar,
Yalnızlık düğümlenir saçlarına baharın.
Pür melâl bir sükûna dönüşür tüm telaşlar.
Son nefes belki bugün, kim bilir belki yarın.
Söyle, şair ne yapsın ölüm varsa kaderde,
Ruhum ruhuna öder son borcunu kabirde…

Yusuf MESCİOĞLU
28.10.2010

24 Ekim 2010 Pazar

Son Eşik...



Son Eşik…

Ben ki; bir çift göz için zamanı durdurmuşum.
Kül olan yüreğimi göklere savurmuşum.

Sızmışım nefes nefes çöllerin dudağına,
Aşk’ı koymuş Yaradan gönlümün sadağına…

Derûni bir sevdaya nikahlanmış gözlerim.
Suretâ bir tebessüm takılmış aynalara.

Kapındayım bak işte, iki büklüm dizlerim.
Acıma hiç halime at beni kuytulara…

İster sürü gönlümü gittiğin şehirlere,
İster ruhumu götür köle gibi ardından,

Çehreni hece hece dokurken şiirlere,
Ayrılamam bilirsin gözlerinin yurdundan…

Bir gece azad eder gözlerin gözlerimi,
Sensiz kalan ruhuma efkârlı bir ah düşer.

Şimdi toprak doğrultur bükülen dizlerimi,
Ömrüm sensiz biterken son bir defa suç işler…

Hasretin kapısında visalime ermişim.
Şu yaralı canımı, cânanıma vermişim.

Kapanmış tüm kapılar, zaman durmuş ansızın.
Bak işte koynundayım güzide bir sonsuzun…

Yusuf MESCİOĞLU
24.10.2010

16 Ekim 2010 Cumartesi

Nihade...



NİHADE…

Nihade, bir aşk için ağlamışsın derinde.
Kurşunlanmış umutlar efsunlu gözlerinde…

Suretini görenler füsununa aldanmış.
Güzellik nefes nefes yüzünde soluklanmış…

Nihade, ağlamışsın azad olmuş köleler.
Yollarını aramış ardın sıra bilgeler…

Sultanlar feda etmiş hükümranlık tacını.
Sonbahar dare çekmiş aşkın son hallacını…

Nihade, tüm nehirler sana doğru akıyor.
O Mehlika suretin aynaları yakıyor…

Bakarsın körler bile karanlıktan uyanır.
Lâl olan dile gelir sükûtundan utanır…

Nihade, aşkın için ayrılığı vurmuşum.
Ebedi karanlığın eşiğinde durmuşum…

Çöllerin dudağından almışım sensizliği,
Yüreğime isminle çizmişim sonsuzluğu…

Nihade, sürülmüşüm ömrünün tenhasına,
Gülümsemiş yüreğim dertlerin en hasına…

Gözlerinin yurduna savrulmuş hayallerim,
Zevalin bahçesinde boyun bükmüş güllerim…

Hicranlı yüreğimde dünün uhdesi kalmış.
Nihade, varlığında yokluğunda masalmış…

Gidiyorum ruhuma mühürlendi sevdalar.
Nihade, beni sen değil taşım toprağım anlar…

Yusuf MESCİOĞLU
10.10.2010

5 Ekim 2010 Salı

Sonsuzluk...



Sonsuzluk...


Fasl-ı Bahar yurdunda hazana düştü gönül,
Eskiyen takvimlerde yalan oldu unutmak…


Aynalara sır verip, derdi bölüştü gönül,
Melâlin çehresinde, nalân oldu unutmak…


Terk-i diyâr eylerken tenhalara ruhumu,
İkrârıma gücenip, nirân oldu unutmak…


İsmine susmak için gizledim de ahımı,
Tuttuğum her dilekte nihân oldu unutmak…


Mütebessim bir sevda işlenirken kalbime,
Aslına rücu edip unutuldu unutmak.

Eylül son gözyaşını döküyorken kabrime,
Firakımla birlikte uyutuldu unutmak…


Yusuf MESCİOĞLU
∞.∞. ∞∞

3 Ekim 2010 Pazar

Hüzn-ü Aşk...



Hüzn-ü Aşk…

Sevda gömleğini giyip sırtıma,
Hasretin yurdunda arasam seni,
Ardımda kar, boran, dolu, fırtına.
Sensiz ayazlara sunsam ben beni…

Eşiğinde beklesem efsunlu gecelerin,
Sesini duymak için poyrazları dinlesem,
Yollarında yürürken senli tüm hecelerin,
İsminin her harfinde inim inim inlesem…

Hüsn-ü Aşk işlenirken gergefinde nakkaşın,
Resmini çizse gönlüm sensiz bütün zan’lara,
Sonu hicran olsa da aklımdaki savaşın.
Kapatsam yüreğimi bütün su-i zanlara…

Hüzne demir atsa da aynalarda gözlerim.
Hayalin yüreğimde nazenin bir umuttur.
Ruha cemre düşerken gözlerini özlerim.
Gülersin, mutluluğum gülmeyi de unutur.

Susarsın, incitirler şairin sözlerini.
Sevda gömleğini yırtar inkisar.
Heceler de çevirir dilimden yüzlerini,
Şair en son şiire yalnız ismini yazar…
Şair son şiirine senin ismini yazar…

Yusuf MESCİOĞLU
02.10.2010

30 Eylül 2010 Perşembe

Sensizliğe Göç Etmek...



Sensizliğe Göç Etmek…

Seni görmek her gece hayaller ülkesinde,
Turnalarla yarışmak ufkuna varmak için.
Anlarken sensizliği, sessizliğin sesinde,
Fermanına yazılmak adı aşk denen suçun…
Seni görmek her gece hayaller ülkesinde…

Ah çekmek içten içe efsunlu kuytularda,
İsmine susmak için parçalamak heceyi,
Kervanları beklerken Yusufkâr kuyularda,
Firâkınla geçirmek sen dolu bir geceyi,
Ah çekmek içten içe efsunlu kuytularda…

Aynalar tebessümle bakarmış gözlerine,
Hıyâbanda serviler sensizlikten üşürmüş.
Hayalin feryat figan sızarken özlerine,
Bülbüller gül dalında sessizlikten ölürmüş.
Aynalar tebessümle bakarmış gözlerine…

Susmuşsun, takvimleri terk eylemiş anılar.
Kelâmlar hicret etmiş sükûtunun yurduna,
Bak işte ellerimde hasretinin kanı var.
Gönlüm yine sen vurmuş göç ederken sırtına.
Susmuşsun, takvimleri terk eylemiş anılar…

Gönlüm dare çekilir ardında Kaf dağının,
Kanlı bir eylül sızar ufkumun çizgisine,
Ve kapısı açılır sonsuzluk otağının,
Cellat bile ah eder alnımın yazgısına,
Gönlüm dare çekilir ardında Kaf dağının…

Mihrace ömre vurur yokluğunun mührünü,
Müebbet sürgün yazar fermanıma kâtipler,
Gölgeler arasında terk ederken şehrini,
Şeb-i Arûz deminde salâ verir hatipler.
Mihrace ömre vurur yalnızlığın mührünü…

Yusuf MESCİOĞLU
29.09.2010

3 Eylül 2010 Cuma

Hüzne Methiye...




Hüzne Methiye…

Gül düşerken toprağa bahçıvan nefesinden.
Oyalı bir mendilde bakışların kan olur.
Şair ismini duyar ilk kez senin sesinden.
Kelâm sükûta durur, heceler nihan olur…

Sabahlar hüzün kokar otağında bülbülün.
Sessizlik nefes nefes susarken diken olur.
Bahçıvan makasından kanı damlar bir gülün,
Ne bülbül feryat eder ne de bir gören olur…

Tan yerine gül kanı damlarken maveradan,
Bülbüller zikre başlar can veren güller için.
Hüzne mirasçı kılmış gönlümüzü, Yaradan.
Her sabah gam çekerim dertli bülbüller için…

Diyemedim; gözlerim gözlerinde mahpustur.
Diyemedim; bir Yusuf kuyusudur bu kalbim.
Ölürken gülümsemek yalnız bana mahsustur.
Hüznünle dolsa bile mütebessimdir kabrim…

Yusuf MESCİOĞLU
02.09.2010

29 Ağustos 2010 Pazar

Yâr/a...



Yâr/a…

Sen miydin gururuma bırakılan tebessüm?
Sen miydin adı hüzün, yüreği melal kokan?
Yıllar var hiç görmedi, aynalara küs yüzüm.
Benim gözleri isyan, gönlü ihtilal kokan…

Mağrur bir intihardır saatler gözlerimde,
Senden kalan her melal ruhumda nirân olur.
An gelir aynalarda kendimi özlerimde,
Vuslat bile hayaldir, kalpte sui-zan olur…

Kan sızar ufuklara güvercin yaralanır.
Visâlin gergefinde sevda işlenir suya.
Her gece yüreğimde bir kapı aralanır.
Dar gelir canevime bu gerçek bu heyûla…

Sükûta cemre düşer göklerinden bu şehrin.
Aşk damıtır geceler nazenin bir bahardan.
Farkına varır ömrüm yudum yudum bu zehrin.
Kan yerine sen sızar efsunlu her yaradan…

Bir sabah gözlerinde el olurken hayalim,
Sessizce gitmeliyim görünmeden güneşe.
Düşerken yüreğinden sana yabancı halim.
Ruhumda ne sen kaldı, ne intizar, ne neşe…

Yürüdüm şehir şehir yalnızlığa yürüdüm.
Her tenha yüreğimde tenhalaştı yeniden.
Hasreti köle edip ardım sıra sürüdüm.
Yokluğumun ardından melal geldi geriden…

Dalga dalga bir hüzün tutarken ufukları,
Her nefes yüreğimde an be an soluklaşır.
Hasretim yaralarken bir bir Yusufcukları,
Beni de mezarıma senin yokluğun taşır…
Beni de toprağıma yaralı kuşlar taşır…

Yusuf MESCİOĞLU
28.08.2010

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Gözlerin...



Gözlerin…

Vakitsiz bir sükûttur aynalarda gözlerin,
Ben kendimi ararken vurulurum, bilmeden…
Her nefeste düşerken yüreğime izlerin,
Sessizce kaybolursun gözlerime gülmeden…

Gidersin ardın sıra mevsimler bizâr olur.
Yaşamak nefes nefes gönlüme ağyar olur.
Şehrime hazan düşer ıssız bir diyar olur.
Bilmem ki? Poyraz mıdır? İmbat mıdır? Gözlerin…

Ruhuma leyl-i hüzün işler de bakışların,
Benden bir diyet ister ömrümü bağışlarım.
Hasretin zindanında yanarken bakışlarım.
Bilmem ki hürriyet mi? Esaret mi? Gözlerin…

Bazen takvimlerimden kopup giden bir andır.
Bazen de bir nefeste tüketilmiş zamandır.
Ruhuma nevbaharken yüreğimde nirandır.
Bilmem ki korku mudur? Cesaret mi? Gözlerin…

Bakarsın, tutuşurum, yanarım içten içe,
Yüreğim esir düşer senden kalan son hiçe.
Ömrüm ortak olurken adı aşk denen suça…
Bilmem ki ülfet midir? İhanet mi? Gözlerin…

Ben beklerim bir ömür sürse bile bu visal,
Bilmem ki vuslat mıdır? Hasret midir? Gözlerin…
Al bu can senin olsun, gitme bir ömür canımda kal.
Bilemedim efsun mu? Füsun mudur? Gözlerin…
Bilemedim ömür mü? Ölüm müdür? Gözlerin…

Yusuf MESCİOĞLU

22 Ağustos 2010 Pazar

Yâr Yarası...


Yâr Yarası…

Hangi kalem yazmalı türküsünü hasretin,
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim…
Kaç özgürlük beslenir koynunda esaretin,
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim…

Bivefa bir yüreğin fermanındadır hüzün.
Aklıma geçse bile gönlüme geçmez sözüm.
Hicranına vurgunken dost bildiğim bir yüzün.
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim…

Masum bir intihardı gözleri aynalarda,
Karşıma dikilirdi en ketum rüyalarda,
Ben kendimi ararken yâr kokan hülyalarda,
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim…

Dediler ki Lokman’da çaresi bu yaranın.
Meğer çare kendisiymiş yüreğimi yaranın.
Visalini beklerken beni bensiz vuranın,
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim

En kavi hüzünleri diken edip bağrıma,
Kaç mevsim kurşunlandım gözlerinin uğruna,
Yâr hasreti saplarken hançer edip böğrüme,
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim…

Sonsuzluğa giderken hasretinin kışında,
Bakıp boyun bükmesin toprağımın başında
İsmi bulunsun yeter bu garibin taşında
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim…
Yâr demişler adına yaraların, neyleyim…

Yusuf MESCİOĞLU
22.08.2010

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Şehr-i Yâr...


Vuslatına meftundur yanarken tende yürek,
Ayrılık fermanını yazmış yine şehriyar,
Zindanlardan ziyade bana bir sehpa gerek.
Ağacı yâr, urganı yâr ve hatta celladı yâr…

Bilmem ki sükûtumla kuşları mı incittim.
Neden gözleri nemli ağlamaklı bu diyar,
Güzide bir baharı yalnızlığa terk ettim.
Çiçeği yâr, gülü yâr ve hatta baharı yâr…

İntizar süzülüyor yüreğimden bu gece.
Yine düştü aşkıma ayrılığın şerhi yâr…
Gönlümün defterinde ismin var iki hece.
Yeter! kırsın kalemi bekletmesin şehriyar…

İncitmeden toprağı sessizce gitmeliyim.
Unutmalı yüreğim bu hüzünlü şehri, yâr.
Seni unutmak için yeminler etmeliyim.
Tükenmeli bir gece bu deruni ahûzar…

Yusuf MESCİOĞLU
18.08.2010

21 Şubat 2010 Pazar

Şaire Veda...


Şaire Veda…

Bir yüreğe vurgundum yıllar yılı derinde,
Ben ki yalnız dost idim sevdanın kaderinde…

Yorgundum hasretinle kavgalardan çıkmıştım.
Her şiiri bin defa yüreğimde yakmıştım…

Efsunlu bir yüreğe vurulmaktı kaderim.
Kim bilir yüreğinde şimdi nerdedir yerim…

Her hece binlerce kez hançerledi gönlümü,
Nazlı bir sultan için harap ettim ömrümü…

Her sabah kapısında bilsin diye bekledim.
Gözlerimden akanı silsin diye bekledim…

Düşmandım aynalara sırrımı vermediler.
Yüzümü yüzlerinde kahra mahkum ettiler…

Bülbül bile hayrandı bir ömürlük sabrıma.
Gülümün kokusunu serpin şimdi kabrime…

Bunca yıl gözleriyle kurşunladım ben onun,
Aşka sürgün edildim böyleymiş benim sonum…

Kızmadım yüreğine intizar eylemedim.
Ecel bile sordu da ismini söylemedim…

Yalnızım bu şehirde ben mesudum gülüm git.
Beni koynuna alsın bir tenhada ölüm git…

Yusuf MESCİOĞLU
21.02.2010

p

17 Şubat 2010 Çarşamba

Sana Benim Gözümle Bakmalıydı Aynalar...



Sana Benim Gözümle Bakmalıydı Aynalar…

Sana benim gözümle bakmalıydı aynalar.
Görmeliydin yüzümde yüzünün olduğunu.
Sükûtun çehresinde çaresizken her duvar.
Bilmeliydin ruhumun sana vurulduğunu.
Sana benim gözümle bakmalıydı aynalar…

Yokluğunla vuruldu kapımdaki mevsimler.
Bilmeyen yüreğinle hançerlendi baharım.
Hala seni anarken soldurduğun resimler,
Belki bir ömür sürer bu ketum intizarım.
Yokluğunla vuruldu kapımdaki mevsimler…

Efsunlu gözlerinde kurşunlandı umutlar.
Kalbime varlığını perçinledi tebessüm.
Bunca yıl gözyaşımı sakladı da bulutlar.
Bir senin yokluğunu taşımadı gökyüzüm.
Efsunlu gözlerinde kurşunlandı umutlar…

Lâl oldum yıllar yılı aşka sükût ekledim.
Kefenlendi yüreğim gözlerinin renginde.
Aldığım her nefeste yalnız seni bekledim.
Esir düştü yüreğim kara sevda cenginde.
Lâl oldum yıllar yılı aşka sükût ekledim…

İsyankâr bir sevdaya uçuşurken martılar.
An oldu yağmurlara karıştı gözyaşlarım.
Dokunduğun her yerde beyazdı karartılar.
Gezdiğin her sokakta yağmurdu bakışlarım.
İsyankâr bir sevdaya uçuşurken martılar…

Zehrini içti gönül sensizlik çeşmesinden.
Yokluğunla tükendi sevdakâr hayallerim.
Son bir veda cümlesi duyulunca sesinden,
Kelâmlar tükenmişti titriyordu ellerim.
Zehrini içti gönül sensizlik çeşmesinden…

Sana benim gözümle bakamadı aynalar.
Fark etmedin ömrümün seni yaşadığını.
Taş dolu sinesine beni alırken mezar,
Gönlüm sana bıraktı sensiz taşıdığını.
Sana benim gözümle bakamadı aynalar…

Yusuf MESCİOĞLU
16.02.2010

3 Şubat 2010 Çarşamba

Dilâ...



Dilâ…

Gönlüm sükûn ararken yollarına çıkıyor.
Aynalar gözlerime gözlerinden bakıyor.

Ne yaptım ki gönlümü mesken eyledin derde…
Gönlüm yine ateşten gömleğini giyerde,

Sığınır kuytuların iç burkan gölgesine,
Sürgün gider zamansız sükûtun ülkesine…

Sükûn ararken ömrüm sükûtuna vurulur.
Beynimin merkezinde mahkemeler kurulur.

Beni mazi yargılar zindanlar bekler beni,
Gönlüm görüş gününde eşikte bekler seni…

Düşerim nefes nefes düşlerin tuzağına,
Vurulmaktan korkarım gidemem uzağına…

Ya kabul et hüznümü yada hüznünü bırak.
Ben öyle de yaşarım derde giryân olarak…

Yokluğun son nefesi gönlüme düşmeden gel.
Ruhumu vuracaksa seninle vursun ecel…

Yusuf MESCİOĞLU
02.02.2010

2 Şubat 2010 Salı

Hazan...



Hazan…

Âmâ bir tebessümü bırakıp gözlerime
Gittin, gecelerce sessizliği dinledim.
Bir avuç gözyaşında sensiz ve boynu bükük,
Hazana mesken olan bahçelerde inledim…

Sükûtun gergefine işledim şiirleri,
Vefasız bir yürekten ömrüme kan damladı,
Hasretin yollarında gördüğüm şehirleri,
Ayrılık son şafakta kalbimde adımladı…

Her şiir tek sevdanın nihanıdır dilimde.
Sır büyür nefes nefes yüreğimde her akşam.
Böyle derin şir-pençe görmemiştir Selim’de,
Ne yâr bana meftundur nede ben yâre sultan…

Kölesiyim bir ömür tükensem de bağında,
Bu şiir son şiirdir o yâr böyle bilmeli.
Yokluğunu yaşadım delikanlı çağımda,
Artık vakit tamamdır usul usul gitmeli…
Son nefes bu bedeni böylece terk etmeli…

Yusuf MESCİOĞLU
01.02.2010

30 Ocak 2010 Cumartesi

Bugün Benim Doğum Günüm...


" İsminden öte, kaderi memât ile başlayanlar için... "

Bugün benim doğum günüm senden ayrıldığım günün yıldönümü. Hangi doğum günü bir acıyı hatırlatır insana. Kim var benim gibi doğum gününü kutlamaktan öte bugüne ağıtlar yakan. Kaç kişi hatırlar bir acıyı ömrü boyunca. Bugün benim doğum günüm. Senden ayrıldığımın, bir başıma bu koskaca dünyada terk edilişimin yıldönümü. Bir muammayı çözmeye çalışıyorum aklımın erdiği günden bu güne... Sen mi? Terk etmiştin beni anne yoksa ben mi? Kıymıştım senin canına. Doğarken katil oldum anne kim yaşar bir ömür boyu bu kanlı damgayla…

Hayalin, umudun, ümidin, sevginin ne demek olduğunu hiç öğrenemedim. Öğrenemedim tebessüm etmeyi ilkbaharlarda, hep senin kokun geliyordu her çiçekten ruhuma. Ve ben anne, doğum günümde ağlıyordum bir mezar taşının başında. Ne teselli eden cümleler arıyorum başucumda nede rahatlığını bir yatağın. Benim gibi bir katile, soğuk taşlar çok bile.
Bilmiyorum çocukluğumu hangi kuytularda çürüttüğümü, bazen hasretinle geçirdiğim geceler, asmak istiyorum bir ağaç dalına benliğimi, ben doğarken yitirmişim anne, kaderimi…

Bugün benim doğum günüm anne, yani bir acının, sana ilk fatihalar göndermeye başlayışımın yıldönümü. Babamın elimden tutup “bak oğlum, işte böyle dua edeceksin annene” deyip de gittiği günün yıldönümü. Çocukluğumda unuttum anne gençliğimi, büyüsem de şimdi, bir yanım hep yarım kalıyor. Sana bir buket dua ve soğuk gözyaşları veriyorum anne ve her sene aynı günde yaptığım gibi, bir avuç toprak alıyorum mezarından, senin bana hediye ettiğin düşüncesiyle. Benim nüfus cüzdanımda yazan tarih senin başucunda yazıyor. Şaşıyorum anne, bir evlat nasıl olurda hala bu acıyla yaşıyor…

Yüreğim daralıyor anne, bazen kaçıp gitmek istiyorum bu hayattan. Kaçıp senin yanına gelmek istiyorum. Bir toprağın altında bile olsa kokunu duymak istiyorum, ellerine dokunmak istiyorum, başımı dizlerine koymak istiyorum anne, cennet dedikleri senin ayağının altında olan yerde. Sana yazmak istediğim o kadar çok şey var ki, dilimde dolaşan her cümleyi içime gömüyorum, ne zaman “anne” diye bir kelâm duysam dudaklarımı kanatıyorum. Bugün benim doğum günüm anne, bu koskoca demir parmaklıklı dünyada bir zindana atıldığım günün yıldönümü. Karanlık gecelerin, hicranlı gündüzlerin, öksüzlüğün acısını anlamaya başladığım ilk günün yıldönümü.

Bu soğuk şehirde bir kor parçası olan çocuksu yüreğimle seni özlüyorum anne. Senin için okuduğum her duada boğazım düğüm düğüm oluyor. Ellerim üşüyor anne, ayaklarım buz tutuyor her gece. Her gece başımı yastığı koyarken dua ediyorum uyanmayayım diye uykulardan. Gözlerim takılırken yıldızların peşine ben anneli hayaller kuruyorum doğum günümde. Bugün benim doğum günüm anne… Benim nüfus cüzdanımda yazan tarih senin mezar taşında yazıyor ve benim bir kor parçası yüreğim hala bu acıyla yaşıyor…

“ Sana yine dualar gönderiyorum anne senin hayallerini çalan oğlunu affedesin diye.”

Yusuf MESCİOĞLU

22 Ocak 2010 Cuma

Sükût; Belki sonsuza kadar...



" Ve Sır; Yüreğimin ortasına düşen en derin sükûtudur ömrümün... "

16 Ocak 2010 Cumartesi



Kuyudaki Sır…

Hep kederli bir yüzün vardı aynalarımda,
Benim sana asla söyleyemediğim,
Her gece kendime tembihlediğim bu sevda da,
Hep masum bir yüzün vardı akşamdan sabaha…
Ne zaman dokunmak istesem yüreğine,
Duvarlar çıkıyordu karşıma,
Burcunda başka yüreklerin yükseldiği duvarlar.
Ne kadar muhkem bir kaleydi yüreğin.
Ve ben o kaleyi aşmak için,
Kaç kez gözlerinin önünde kurşun yedim…

Bilirsin ölmek değildi beni korkutan,
Ne kavgalardan geçmişti bu umursamaz bedenim.
Yaralarımı Yâr yapan Rabbim…
Ya beni bu kuyunun en dibinde bırak,
Ya da ışığımı bahşet karanlıklarıma benim…

Sır;
Her hecenin ardından çıkıverir karşıma,
Ve ben inatla,
Hep aynı susuşla,
Bir tek ismin eşiğinde beklerim…

Sır;
Belki yıllar sonra,
Sahibine iade edilmelidir.
Cesaret topladığında yüreğim,
Sırlarımla birlikte kapına geleceğim…

Bekle beni ey bahar,
Ey gözlerinde ölmek istediğim Yâr…
İçimde sana dair binlerce ağıt var…

Yusuf MESCİOĞLU
16.01.10

13 Ocak 2010 Çarşamba

Sır...



Sır…

Bağrında aşk büyütür efsunlu anılarım,
Gönlümün kıyısında uyanırsın her sabah,
İsminin ilk harfiyle tutuşur dudaklarım,
Sitemkâr dualarda seni anmaktır günah…

Nerde bir ayna görsem içinde tenha yüzüm,
Sesimdeki sükûtu kim anlar senden başka,
Her gece penceremde beni seyreden hüzün,
Bir sabah yüreğinde mağlup olur mu? Aşka…

Ne olurdu çağırsan beni memnu bağına,
El ele seyretseydik çekip giderken gurub,
İhanet etmezdim hiç delikanlı çağıma,
Bir ömür seyrederdim seni karşında durup…

Şimdi hırçın bir gülün yolunu gözlüyorum.
Her sonbahar bir ölüm tadarken kuytularda,
Sevdiğim bir yürekte ölümü özlüyorum.
Yusuf’tan daha uzun kalmışım kuyularda…

Yusuf MESCİOĞLU
13.01.2010

11 Ocak 2010 Pazartesi

Aşk / Şiir / Şair...


Aşk / Şiir/ Şair…
Aşk belalı bir mevsim taşır avuçlarında,
Her zerresi tutuşan bir yağmur tanesidir.
Sevdalı bulutlardan câna düşen her damla,
Vuslatını bekleyen aşığın nefesidir…

Şiir ki; inkisarın mihverinde yoğrulur.
Derûni bir sevdadan ağu düşer heceye,
Aşık ki; bir sevdanın küllerinden doğrulur.
Feleğin gergefinden melâl iner geceye…

Şair vakt-i hüzünde aşk yazar kâğıtlara,
Değişir bulutların yüreğinde yağmurlar.
Bugünün gergefinden dün düşer ağıtlara,
Her nevâ nihânında sessizliği ağırlar…

Yusuf MESCİOĞLU
11.01.2010

10 Ocak 2010 Pazar

Son Akşam...




Son Akşam…

Yine hüzün dokunmuş kirpiğine dün akşam,
Duydum ki bir vefasız uğruna ağlamışsın.
Beni sensiz bırakıp gittiğin o son akşam.
Bende bir vefasızın uğrunda ağlamıştım…

Kan dolmuştu gözlerim yüreğim üşümüştü.
Hatıranla hasretin aklımı bölüşmüştü.
Sanki deli poyrazlar ruhuma üşüşmüştü.
O akşam mevsimleri hep sonbahar sanmıştım…

Sessizce boyun büktüm gözyaşları içinde,
Dünyanın tüm renkleri hep siyahtı içimde,
Katilimde belliydi işlediğim suçumda,
O akşam aynalarda yüzümü bırakmıştım…

Unutursun demiştin gözlerime bakmadan,
Ben beni unutmuştum sen kapıdan çıkmadan,
Aklımla savaşırken delirmekten korkmadan,
O akşam yüreğimin sabrıyla sınanmıştım…

Ne tek kelâm sitemdin ne beddua dilimde,
Gittiğin günden beri aynı dua dilimde,
Sen benim tek sılamdın gurbetin son ilinde,
O akşam son bir defa sözüne inanmıştım…

Yüreğim elvermiyor eden bulur demeye,
Demesem de kalmıyor mazlumun ahı yerde,
Bir kefen gibi sarıp yüreğimi bu derde,
O akşam gölgelerin arasına dalmıştım…

Şimdi ben söylüyorum gün gelir unutursun.
Anılar defterinde hep hayal kurutursun.
Gözyaşları içinde kendini avutursun.
Sende sana yanarsın gittiği o son akşam.
Usul usul kanarsın terk ettiği o akşam…

Yusuf MESCİOĞLU
09.01.2009

6 Ocak 2010 Çarşamba

Hecelerin Hükmü...


Hecelerin Hükmü…

Hüzzam bir yanılgıdır gözlerimde hayalin.
Ah düşer yüreğime tutuşur içim benim…
Kalbimde sen olurken bana yabancı halim.
Anladım seni sevmek, ömürlük suçum benim…

Yüreğim damla damla akıyor gözlerimden,
Son hayal rıhtımından göç eyledi martılar…
Hayaline kapılıp koşarken izlerinden,
Beni koynuna aldı hüzünlü karartılar…

Yokluğun doldururken yüreğimi kan gibi,
Bir yolun düğümünde nemlenir bakışlarım.
Hasreti yudumlarım zehr-i baldıran gibi,
Yine senden habersiz sen olmaya başlarım…

Hasretinin ufkunda dâre çekilir şiir,
Sükûtuna düşerim söylenmemiş sözlerin,
Bir gün göçüp gitse de hecelerden bu şair,
Unutma ki kalbinin sahibidir gözlerin…
Unutma ki ömrümün son anıdır gözlerin…

Yusuf MESCİOĞLU
05.01.2010

4 Ocak 2010 Pazartesi

Senli Yalnızlık...


Senli Yalnızlık…

Son tebessüm az önce geçti yüreğimden,
Ansızın bir nefese karışıp, tükendim.
Ben hem terk eden hem terk edilendim…
Bilemedim bu hikayenin böyle biteceğini.
Gözlerim; mağrur bir ayrılığın hüznüyle sırılsıklam,
Yüreğim; yalnızlığın sükûn bulduğu bir gurbet.
Ne zaman ki cümleye ben diyerek başlasam,
Cümleler yüreğimde, gözlerine ihanet…

Son yangındır bu besbelli,
Küllerimi savuruyor ayaz sokaklarda geceler,
Seni sensiz yaşadım yıllardır,
Senli hayallerin koynuna saklandım senelerce,
Bu son yangını yüreğimin, biliyorum.
Bir melâl zindanında boynu bükük,
Sustum ve kahrıma gömülüyorum…

Avutmuyor beni ne söz, ne şiir,
Pürtelaş bir yağmur bekliyorum,
Kahırlı bulutlardan yüreğime dökülecek.
Efsununa kapılsam diyorum vuslatın.
Ansızın gözlerin düşüyor gözlerime,
Vazgeçiyorum…
Anladım ki; sensizlik ülkesinde ben
Deliriyorum…

Yeni hüzünler birikiyor avuçlarıma,
Gece karası, gönül yarası hüzünler…
Son sevme tarihi geçmiş bir ömür yaşıyorum.
İsmine dair her harfi yüreğimde taşıyorum…
Bu ne onulmaz yaraymış diyorum kederime,
Bilmedim, yazan sensizliği yazmış kaderime…
Sensizliğimin son baharıdır bu,
Biliyorum…
Gözlerin değiyor gözlerime,
Can veriyorum…

Yusuf MESCİOĞLU
04.01.2010