16 Ocak 2010 Cumartesi



Kuyudaki Sır…

Hep kederli bir yüzün vardı aynalarımda,
Benim sana asla söyleyemediğim,
Her gece kendime tembihlediğim bu sevda da,
Hep masum bir yüzün vardı akşamdan sabaha…
Ne zaman dokunmak istesem yüreğine,
Duvarlar çıkıyordu karşıma,
Burcunda başka yüreklerin yükseldiği duvarlar.
Ne kadar muhkem bir kaleydi yüreğin.
Ve ben o kaleyi aşmak için,
Kaç kez gözlerinin önünde kurşun yedim…

Bilirsin ölmek değildi beni korkutan,
Ne kavgalardan geçmişti bu umursamaz bedenim.
Yaralarımı Yâr yapan Rabbim…
Ya beni bu kuyunun en dibinde bırak,
Ya da ışığımı bahşet karanlıklarıma benim…

Sır;
Her hecenin ardından çıkıverir karşıma,
Ve ben inatla,
Hep aynı susuşla,
Bir tek ismin eşiğinde beklerim…

Sır;
Belki yıllar sonra,
Sahibine iade edilmelidir.
Cesaret topladığında yüreğim,
Sırlarımla birlikte kapına geleceğim…

Bekle beni ey bahar,
Ey gözlerinde ölmek istediğim Yâr…
İçimde sana dair binlerce ağıt var…

Yusuf MESCİOĞLU
16.01.10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder