21 Şubat 2010 Pazar

Şaire Veda...


Şaire Veda…

Bir yüreğe vurgundum yıllar yılı derinde,
Ben ki yalnız dost idim sevdanın kaderinde…

Yorgundum hasretinle kavgalardan çıkmıştım.
Her şiiri bin defa yüreğimde yakmıştım…

Efsunlu bir yüreğe vurulmaktı kaderim.
Kim bilir yüreğinde şimdi nerdedir yerim…

Her hece binlerce kez hançerledi gönlümü,
Nazlı bir sultan için harap ettim ömrümü…

Her sabah kapısında bilsin diye bekledim.
Gözlerimden akanı silsin diye bekledim…

Düşmandım aynalara sırrımı vermediler.
Yüzümü yüzlerinde kahra mahkum ettiler…

Bülbül bile hayrandı bir ömürlük sabrıma.
Gülümün kokusunu serpin şimdi kabrime…

Bunca yıl gözleriyle kurşunladım ben onun,
Aşka sürgün edildim böyleymiş benim sonum…

Kızmadım yüreğine intizar eylemedim.
Ecel bile sordu da ismini söylemedim…

Yalnızım bu şehirde ben mesudum gülüm git.
Beni koynuna alsın bir tenhada ölüm git…

Yusuf MESCİOĞLU
21.02.2010

p

17 Şubat 2010 Çarşamba

Sana Benim Gözümle Bakmalıydı Aynalar...



Sana Benim Gözümle Bakmalıydı Aynalar…

Sana benim gözümle bakmalıydı aynalar.
Görmeliydin yüzümde yüzünün olduğunu.
Sükûtun çehresinde çaresizken her duvar.
Bilmeliydin ruhumun sana vurulduğunu.
Sana benim gözümle bakmalıydı aynalar…

Yokluğunla vuruldu kapımdaki mevsimler.
Bilmeyen yüreğinle hançerlendi baharım.
Hala seni anarken soldurduğun resimler,
Belki bir ömür sürer bu ketum intizarım.
Yokluğunla vuruldu kapımdaki mevsimler…

Efsunlu gözlerinde kurşunlandı umutlar.
Kalbime varlığını perçinledi tebessüm.
Bunca yıl gözyaşımı sakladı da bulutlar.
Bir senin yokluğunu taşımadı gökyüzüm.
Efsunlu gözlerinde kurşunlandı umutlar…

Lâl oldum yıllar yılı aşka sükût ekledim.
Kefenlendi yüreğim gözlerinin renginde.
Aldığım her nefeste yalnız seni bekledim.
Esir düştü yüreğim kara sevda cenginde.
Lâl oldum yıllar yılı aşka sükût ekledim…

İsyankâr bir sevdaya uçuşurken martılar.
An oldu yağmurlara karıştı gözyaşlarım.
Dokunduğun her yerde beyazdı karartılar.
Gezdiğin her sokakta yağmurdu bakışlarım.
İsyankâr bir sevdaya uçuşurken martılar…

Zehrini içti gönül sensizlik çeşmesinden.
Yokluğunla tükendi sevdakâr hayallerim.
Son bir veda cümlesi duyulunca sesinden,
Kelâmlar tükenmişti titriyordu ellerim.
Zehrini içti gönül sensizlik çeşmesinden…

Sana benim gözümle bakamadı aynalar.
Fark etmedin ömrümün seni yaşadığını.
Taş dolu sinesine beni alırken mezar,
Gönlüm sana bıraktı sensiz taşıdığını.
Sana benim gözümle bakamadı aynalar…

Yusuf MESCİOĞLU
16.02.2010

3 Şubat 2010 Çarşamba

Dilâ...



Dilâ…

Gönlüm sükûn ararken yollarına çıkıyor.
Aynalar gözlerime gözlerinden bakıyor.

Ne yaptım ki gönlümü mesken eyledin derde…
Gönlüm yine ateşten gömleğini giyerde,

Sığınır kuytuların iç burkan gölgesine,
Sürgün gider zamansız sükûtun ülkesine…

Sükûn ararken ömrüm sükûtuna vurulur.
Beynimin merkezinde mahkemeler kurulur.

Beni mazi yargılar zindanlar bekler beni,
Gönlüm görüş gününde eşikte bekler seni…

Düşerim nefes nefes düşlerin tuzağına,
Vurulmaktan korkarım gidemem uzağına…

Ya kabul et hüznümü yada hüznünü bırak.
Ben öyle de yaşarım derde giryân olarak…

Yokluğun son nefesi gönlüme düşmeden gel.
Ruhumu vuracaksa seninle vursun ecel…

Yusuf MESCİOĞLU
02.02.2010

2 Şubat 2010 Salı

Hazan...



Hazan…

Âmâ bir tebessümü bırakıp gözlerime
Gittin, gecelerce sessizliği dinledim.
Bir avuç gözyaşında sensiz ve boynu bükük,
Hazana mesken olan bahçelerde inledim…

Sükûtun gergefine işledim şiirleri,
Vefasız bir yürekten ömrüme kan damladı,
Hasretin yollarında gördüğüm şehirleri,
Ayrılık son şafakta kalbimde adımladı…

Her şiir tek sevdanın nihanıdır dilimde.
Sır büyür nefes nefes yüreğimde her akşam.
Böyle derin şir-pençe görmemiştir Selim’de,
Ne yâr bana meftundur nede ben yâre sultan…

Kölesiyim bir ömür tükensem de bağında,
Bu şiir son şiirdir o yâr böyle bilmeli.
Yokluğunu yaşadım delikanlı çağımda,
Artık vakit tamamdır usul usul gitmeli…
Son nefes bu bedeni böylece terk etmeli…

Yusuf MESCİOĞLU
01.02.2010