31 Aralık 2011 Cumartesi

Ayrılık...
















Ayrılık…

Vuslat mevsiminde, yâr baharında
Seni benden alıp gitti ayrılık…
Neşe dünde kaldı, uhde yarında
Bugünü zehrine kattı ayrılık…

Sus dedi, hasreti câna bıraktı.
Beni bende buldu, seninle yaktı.
O gün efkâr ile gözümden aktı.
Beni tenden alıp tarttı ayrılık...

Tenhada bir gölge gibi bekleyip,
Derdime binlerce derdi ekleyip,
Kaçmayayım diye her an yoklayıp,
Yaralı gönlümden tuttu ayrılık…

Senden başkasına bakmadım diye,
Sevdamın hatrını yıkmadım diye,
Çehrene dalmaktan bıkmadım diye,
Kıskanıp resmini yırttı ayrılık.

Sessizlik vurulur artık dilimde,
Rüzgârlar can verir gönül dalımda,
Yad olan gezerken benim ilimde,
Güya bana sıla, yurttu ayrılık…

Dolaştım sabr ile onun peşinde,
Yer etti bir ömür gözüm yaşında,
Terk ederken beni bir yar başında
Kuzusuna aşık kurttu ayrılık…

Gün oldu karşımda türlü naz edip,
Her gece karşımda bin niyaz edip,
Zevâl dergâhına nevniyâz edip,
Beni de bir kabre attı ayrılık…

Yusuf MESCİOĞLU
Otuzaralıkikibinonbir.

25 Aralık 2011 Pazar

Ve Hasret...






















Ve Hasret…  

Sen ki; her gecenin ardından gelip,
Hülyama kasteden sabah gibisin...
Leylâ'nın efsunlu yurdundan gelip,
Kays'ı Mecnûn eden bir ah gibisin...

Senden kurtulmaya yeter mi gücüm,
Senmişsin müebbet yediğim suçum,
Her nefes seninle dolarken içim,
Kerem’i kül eden nigâh gibisin…

Kimi dem Ferhad’ı yıktı siretin,
Kimi dem Züleyhâ oldu suretin,
Yırtıp gömleğini hüsn-i iffetin,
Yusûf’a bühtân olan günah gibisin…

Anladım kaçış yok senin ilinden,
Bülbül neler çekti gonca gülünden,
Her hüznün ertesi firkât el’inden,
Gönlüme doğrulan silah gibisin…

Ben ki; biçareyim senin karşında,
Sat beni bir pula zevâl çarşında,
Gezdirirken kölem deyip arşında,
Anladım; bahtımda siyah gibisin…

Ararken yıllardır sendeki beni,
Ateşten ateşe attın bu teni,
Aynada görünce ansızın seni,
Dilimden kurtulan eyvah gibisin…

Yad ettin dostumu arkadaşımı,
Cüybâra çevirdin gözüm yaşını,
Kimsesiz bir kabre koyup naaşımı,
Sonsuzluğa giden ervah gibisin…

Yusuf Mescioğlu
Yirmibeşaralıkikibinonbir.

20 Aralık 2011 Salı

Yâr Gönüle Düşünce...



























Yâr Gönüle Düşünce…

Bu hasret ömrüme vurulduğunda
Ben henüz ondokuz yaşında idim.
Aşk; gönlün tahtına kurulduğunda,
Firâkın ömürlük kışında idim…

Defnedip ben beni kızgın çöllere,
Düştüm bilmediğim tenha yollara,
Bir sevda yüzünden gurbet ellere,
Giderken; en sonun başında idim…

Sustum da alevler sardı her yanı,
Bir sükût ki nirân kılar insanı,
Geçsin diye beklerken köhne zamanı,
Yalnız, yalnızlığın düşünde idim…

Rüzgâr kokusunu getirdi gülden,
Yanında bir selam gamlı bülbülden,
Öperken; yâr vurmuş yaslı gönülden,
Zevâl sofrasının aşında idim…

Baktığım her yere yüzü düştü de,
Sır oldum aynaya izi düştü de,
Müstear ruhuma sızı düştü de,
Sanki bu bedenin dışında idim…

Bir ömür bekledim o gelsin diye,
Yitik yüreğimi o bulsun diye,
Ben mesûd olmadım o olsun diye,
Ben o gün musalla taşında idim.

Yusuf MESCİOĞLU
yirmiaralıkikibinonbir.

16 Aralık 2011 Cuma

Ehl-i Gam...












Ehl-i Gam


Hasretin küllerinden yalnızlık doğuyorken,

Bilmem ki; aşk kervanı hangi diyardan gelir.

O füsunlu çehresi neşeyi boğuyorken,

Sevdanın karşısında, sükût ikrardan gelir.


Edeb gerek bir kalbin kapısından girmeye,

Layık mıdır yüreğim gönlüne yüz sürmeye,

Dayanır mı gözlerim suretini görmeye.

Çehresi şems gibidir, yoklukta vardan gelir…


Beklerken sabır ile aktan süzüp siyahı,

Gam tutkunu gönlümün efkâra olmaz ah’ı

Ey nefsim diz çök hemen artık anla bu râh’ı

Ömrümüze her belâ çok şükür Yârdan gelir…


Sükût düşer payıma kelâmların dilinden,

Bülbül bizâr olur mu bir gün gelir gülünden,

Dert bâdesi içerken yudum yudum elinden,

Ruhumu saran sükûn gül-i nazardan gelir…


Tebessüm dert verirken derdi aşk olan câna,

Gurbet eller neylesin yurdu yâr olan câna,

Ağyarlık zindanında namı mert olan câna,

Vurulan her kelepçe hüsn-ü nigârdan gelir…


Bizi korkutmaz ölüm cândan gayrı nemiz var.

Adı aşktır buyrulan kutlu bahanemiz var.

Yandıkça abâd olan şeyda bir sinemiz var.

Dilimize her kelâm hicran-ı nardan gelir…


Ansızın çekilirken öteler diyarına,

Bizden de hoş bir seda kalır belki yarına,

Kavuşurken ruhumuz ebedi dildârına,

Duyduğumuz son nevâ elhak mezardan gelir…


Yusuf MESCİOĞLU.

Onbeşaralıkikibinonbir.