16 Ekim 2010 Cumartesi

Nihade...



NİHADE…

Nihade, bir aşk için ağlamışsın derinde.
Kurşunlanmış umutlar efsunlu gözlerinde…

Suretini görenler füsununa aldanmış.
Güzellik nefes nefes yüzünde soluklanmış…

Nihade, ağlamışsın azad olmuş köleler.
Yollarını aramış ardın sıra bilgeler…

Sultanlar feda etmiş hükümranlık tacını.
Sonbahar dare çekmiş aşkın son hallacını…

Nihade, tüm nehirler sana doğru akıyor.
O Mehlika suretin aynaları yakıyor…

Bakarsın körler bile karanlıktan uyanır.
Lâl olan dile gelir sükûtundan utanır…

Nihade, aşkın için ayrılığı vurmuşum.
Ebedi karanlığın eşiğinde durmuşum…

Çöllerin dudağından almışım sensizliği,
Yüreğime isminle çizmişim sonsuzluğu…

Nihade, sürülmüşüm ömrünün tenhasına,
Gülümsemiş yüreğim dertlerin en hasına…

Gözlerinin yurduna savrulmuş hayallerim,
Zevalin bahçesinde boyun bükmüş güllerim…

Hicranlı yüreğimde dünün uhdesi kalmış.
Nihade, varlığında yokluğunda masalmış…

Gidiyorum ruhuma mühürlendi sevdalar.
Nihade, beni sen değil taşım toprağım anlar…

Yusuf MESCİOĞLU
10.10.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder