5 Aralık 2009 Cumartesi

Bülbül...


Bülbül…

Olur mu? Böyle bülbül, hani ahdine vefa,
Ne olurdu bağımdan geçip gitsen bir defa.
Şakısaydın bir gülün dallarında yeniden.
Sakınırdım seni ben, güllerin dikeninden…

Şimdi viran bir bağın yasını tutuyorum.
Seni kim küstürmüştü bazen unutuyorum.
Bir veda nağmesini çok gördün kızıl güle
Seninde kısmetin bu, çile bülbülüm, çile.

Hangi rüzgâr taşır ki, o hırçın figanını,
Hangi gül kabul etti, son bulmaz hicranını.
Söyle hangi gül ile kavil edip söyleştin,
Bilmezsin belki ama bu yarayı sen deştin…

Senden başka kim bilir gülün intizarını,
Sanadır ıslaklığı, kibirin ve güzelin…
Bir figan et de dindir, gülün ıstırabını,
Varsın kanlara batsın, buğday rengi tüylerin…

Bağımdan bir kerecik geçip gitseydin eğer,
Bir lahza hafiflerdi, kanayan goncalarım.
Bir diken vur kalbine, bir güle rengini ver.
Öl ki; sultanı sen ol, sevda topraklarımın.

Kızıl gülün dalında bulununca izlerin,
Seni bir suçlu gibi kafeslere koydular.
Sen böyle feryat figan yas tutmaya devam et.
Şairi şiirinden, gülü senden aldılar…

Yusuf MESCİOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder