18 Haziran 2011 Cumartesi

Bülbül'e Ağıt...



Bülbül’e Ağıt…

Her bağda gözyaşı var, bahçelerde bahçıvan,
Buduyor ardın sıra dokunduğun her dalı.
Her gece aynı hicran her şafak aynı şivan.
Figan mı sana tutkun sen mi derde sevdalı…
Söyle kim attı seni bu cihangir yaraya,
Hangi zalim el girdi gülzarınla araya…

Her seda’n kalbimizde çırpınan bir seraptı,
Güller koyardık senle tahayyül hanemize,
Sensiz gülşenimizin her köşesi haraptı.
Sen yokken hazan düştü ömr-ü viranemize…
Söyle kim koydu seni bu zalim kafeslere,
Sustun da hasret kaldık o efsunlu seslere…

Sessizliğin yurdunda boyun büker şimdi gül,
Topraklara damlarken dikenin ızdırabı,
Simsiyah bir ufuktan bahtımıza düşen kül,
Yakar gönül yurdunu yakar cân-ı harabı…
Zaman şimdi eskiyen bir zamanı vurur da,
Gönül kuşu yaralı sevda mahpus gururda…

Betonlara gömdüler kafes kafes kalbini,
Şimdi zakkum büyütür bahçelerde bahçıvan.
Güller aşkın yurdunda bulur senin kabrini,
Ve doğar küllerinden yine bülbül-ü civan…
Bilirim her tutsaklık sana el’den hâr olur.
Gülsüz kalan yüreğin suskunluğa yâr olur…

Bülbül affeyle bizi, bağrındaki dikenden
daha çok acı verdik cefâkâr bedenine,
Vuslatta diken bile helallik ister senden,
Kıydım diye cânına, gam sarısı tenine…
Şimdi yoksun sızlıyor göğsümüzde asûman.
Baykuşlar mesken tuttu viran oldu hanûman…

Bilirim açılacak bütün kafesler bir gün,
Sessizliğin yurduna senin sesin dolacak.
Bitecek öz yurdunda yıllar süren bu sürgün,
Her kızıl gül kalbinde gülistan’ın olacak…
Sabret gamlı bülbülüm vakit artık çok yakın,
Kalsan da kafeslerde gül’ü unutma sakın…

Yusuf MESCİOĞLU
Onsekizhaziranikibinonbir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder